Anne-Baba Eğitimi / Pedagog · 17 Ekim 2023

Başarılı Çocukların Anne-Babalarının Ortak Özellikleri

İyi ebeveynler çocuklarının sorundan uzak durmalarını, okulda başarılı olmalarını ve yetişkin olduklarında harika şeyler yapmaya devam etmelerini ister. Her ne kadar başarılı çocuk yetiştirmekle ilgili net bir reçete olmasa da, yapılan bazı psikoloji araştırmaları başarıya götürmesi muhtemel bazı faktörlere işaret ediyor.

Ve hiç de şaşırtıcı olmayan bir gerçeği ortaya çıkarıyor: Bu faktörlerin büyük bir bölümü ebeveynlere bağlı olarak gelişiyor.

İşte başarılı çocukların ebeveynlerinin yaptığı ve sahip olduğu 13 ortak şey:

1. Çocuklarına ev işi yaptırırlar.

“Eğer çocuklar kirli bulaşıkları kendileri halletmiyorsa, bunu birisi onlar adına yapıyor demektir” diyor Stanford Üniversitesi eski dekanlarından Julie Lythcott-Haims. “Böylece iş yapmaktan kaçıyorlar ama yapılması gereken işler olduğunu ve her birimizin hayatın daha iyi olmasına katkıda bulunmamız gerektiğini öğrenme fırsatını da kaçırıyorlar” diyor eski dekan.

Lythcott-Haims, ev işleri yaparak büyüyen çocukların ileride iş arkadaşlarıyla iyi işbirliği yapan, zorlanmanın nasıl bir şey olduğunu şahsen bildikleri için daha empatik ve bağımsız görevler üstlenebilen insanlar olduklarına inanıyor. Eski dekan bu görüşünü, şimdiye dek yapılan en uzun süreli çalışma olan Harvard Grant Çalışmasına dayandırıyor: “Onlara, çöpü dışarı çıkarmak, kendi çamaşırlarını yıkamak gibi ev işleri yaptırarak, hayatın bir parçası olmak için hayata dair işler yapmak gerektiğini anlamalarını sağlıyoruz.”

 

2. Çocuklarına sosyal beceriler öğretirler.  

Pennsylvania Devlet Üniversitesi ve Duke Üniversitesi araştırmacıları, 700 çocuğu anaokulundan 25 yaşında kadar takip etti ve anaokulu öğrencileri olarak sahip oldukları sosyal beceriler ile yirmi yıl sonra birer yetişkin olarak kazandıkları başarılar arasında belirgin bir ilişki olduğunu ortaya çıkardı.

20 yıl süren araştırma göre dışarıdan yönlendirme olmadan akranlarıyla işbirliği yapabilen, başkalarına karşı yardımsever olan, onların duygularını anlayabilen ve sorunları kendi başına çözebilen yani sosyal anlamda yetkin olan çocukların, daha sınırlı sosyal becerileri olan çocuklara göre üniversiteden mezun olmaya ve 25 yaşından önce tam zamanlı bir iş sahibi olmaya daha yatkın oluyorlar. Sosyal becerileri daha sınırlı olan çocuklar ise suç işleme, madde bağımlılığı problemleri ya da ruhsal problemlere daha yatkın oluyor.

“Bu araştırma, çocukları sağlıklı bir geleceğe hazırlamak için yapabileceğimiz en önemli şeylerden birinin sosyal ve duygusal beceriler kazanmalarını sağlamak olduğunu gösteriyor” diyor araştırmanın fonunu sağlayan Robert Wood Johnson Vakfı program direktörü Kristin Schubert.

 

3. Yüksek beklentileri olur.

2001 yılında doğan 6,600 çocuk üzerinde yapılan bir çalışmada, Kaliforniya Üniversitesi profesörü Neal Halfon ve meslektaşları, ebeveynlerin çocukları ile ilgili beklentilerinin, bunlara ulaşmak üzerinde aşırı bir etkisi olduğunu keşfetti.

“Çocuklarının geleceğinde üniversite gören ebeveynler, gelirlerine ve mal varlıklarına bakılmaksızın, çocuklarını bu hedefe doğru yönlendiriyor gibi görünüyorlar” diyor Halfon.
Bu bulgular test sonuçlarında da ortaya çıktı: En iyi sonuçları alan çocukların yüzde 96′sının ebeveyni, çocuklarının üniversiteye girmesi beklentisi içindeydi.

Bu başka bir psikolojik bulguyla da paralellik gösteriyor: Pygmalion etkisi ya da diğer adıyla beklenti etkisi. “Kendini gerçekleştiren kehanet” olarak da adlandırılan bu olgu, kişinin, bir süre sonra başkalarının (özellikle herhangi bir yanıyla kendinden üstün gördüğü insanların) ona ilişkin beklentilerine denk düşen davranışlar sergilemesi şeklinde açıklanıyor. Çocuklar söz konusu olduğunda, çocukların ailelerinin beklentilerine göre yaşadıklarını görüyoruz.

4. Birbirleriyle sağlıklı ilişkiler kurarlar.

Illinois Üniversitesi’ne ait bir araştırma, boşanmış ya da halen bir arada olan çatışmalı ailelerdeki çocukların, ebeveynleri iyi geçinen çocuklara göre daha kötü durumda olduğunu söylüyor. Ayrıca çalışmayı yöneten profesör Robert Hughes Jr., çatışma yaşamayan tek ebeveyni olan çocukların, çatışmalı iki ebeveyni olan çocuklardan daha iyi durumda olduğunu ekliyor.

“Boşanma öncesi ebeveynler arasında yaşanan çatışma da çocukları negatif bir şekilde etkiliyor. Boşanma sonrası çatışma ise çocukların dengesi üzerinde çok daha güçlü bir etkiye sahip” diyor Hughes.

Bir araştırmaya göre boşanmadan sonra yasal velayeti olmayan bir baba, çocuklarıyla sık temas halindeyse ve ebeveynler arasında çok az çatışma yaşanıyorsa, çocuklar yine iyi durumda olabiliyorlar. Ancak eğer ortada çatışma varsa, babanın sık teması, çocukların denge bozukluğuyla ilişkilendirilebiliyor.

Bir başka araştırmada ise çocukken ebeveynleri boşanan 20′li yaşlarındaki bireyler, ailelerinin boşanmasıyla ilgili olarak 10 sene sonra bile acı ve üzüntü yaşadıklarını bildiriyor. Ebeveynleri arasında çok fazla çatışma olduğunu bildirenler ise kayıp ve pişmanlık duygusunu daha fazla yaşıyorlar.

 

5. Yüksek eğitim almışlardır.

Michigan Üniversitesi tarafından 2014 yılında yapılan bir araştırmada, psikolog Sandra Tang, liseyi ya da üniversiteyi bitiren annelerin, bunun aynısını yapan çocuklar yetiştirmeye daha meyilli olduklarını buldu.

1998 ila 2007 yıllarında anaokuluna başlayan 14,000 çocuk üzerinde yapılan araştırma, anneleri çok genç (18 yaş ya da daha genç) olan çocukların, akranlarına göre liseyi bitirmeye ya da üniversiteye gitmeye daha az yatkın olduklarını ortaya çıkardı.

 

6. Çocuklarına erken yaştan itibaren matematik öğretirler. 

Amerika, Kanada ve İngiltere’de 2007 yılında 35,000 anaokulu çocuğu üzerinde yapılan bir çalışma, erken yaşta matematik becerilerini geliştirmenin çok büyük bir avantaja dönüşebileceğini ortaya çıkardı.

“Erken matematik becerilerinin – okula, rakamları, rakamların sırasını ve en temel matematik işlemlerini bilerek başlamanın – olağanüstü önemi, bu araştırmadan elde ettiğimiz en kafa karıştırıcı ve şaşırtıcı sonuç oldu” diyor Northwestern Üniversitesi araştırmacısı Greg Duncan. “Erken yaşta matematik becerileri kazanmak, sadece gelecekteki matematik başarısını değil, okuma başarısını da belirliyor.”

7. Çocuklarıyla ilişki kurarlar.

Yoksulluğun içine doğan 243 insan üzerinde 2014 yılında yapılan bir çalışmaya göre hayatlarının ilk üç yılında “duyarlılıkla ve hassasiyetle bakılan” çocuklar, sadece çocukluklarında girdikleri akademik testerde başarılı olmakla kalmıyor, aynı zamanda 30′lu yaşlarında daha sağlıklı ilişkiler kuruyor ve daha fazla akademik başarı elde ediyorlar.

Çocuklarına duyarlılık ve hassasiyet göstererek bakan ebeveynler, çocuklarının işaretlerine anında ve uygun tepkiler veriyor ve dünyayı keşfetmeleri için çocuklarına güvenli bir temel sağlıyorlar.

“Erken dönem ebeveyn-çocuk ilişkisine verilen emekler, uzun vadede bireylerin hayatlarına olumlu bir birikim olarak geri dönüyor” diyor Minnesota Üniversitesi psikologlarından Lee Raby.

8. Daha az streslidirler.

Washington Post gazetesinde sonuçları açıklanan bir araştırmaya göre yaşları 3 ile 11 arasında değişen çocuklar ile annelerinin birlikte geçirdiği saatlerin miktarı, çocuğun davranışları, genel sağlığı ya da başarıları hakkında bize çok az şey söylüyor.

Daha da ötesi helikopter ebeveynlik ya da “aşırı yoğun annelik” ters tepebiliyor.

“Annelerin stresi – özellikle de anneler, çocuklarıyla vakit geçirmeye çalışmak ile iş arasında denge kurmaya çalıştıklarında – çocukları bundan oldukça kötü etkileniyor olabilir” diyor Bowling Green Devlet Üniversitesi sosyologlarından Kei Nomaguchi.

Duyguların bulaşıcılığı ya da insanların sanki birbirlerinden grip kapmaları gibi duyguları “kapması” psikoloji fenomeni, bunu açıklamamızı sağlıyor. Araştırmalar şunu gösteriyor: Eğer arkadaşınız mutluysa, bu mutluluk size de bulaşacaktır; eğer üzgünse aynı zamanda bu hüzün size de aktarılacaktır. Bu yüzden eğer bir ebeveyn bitkin ve sinirli ise bu duygusal durum çocuklara da aktarılabilir.

9. Çabaya, hatadan kaçınmaktan daha çok değer verirler.

Stanford Üniversitesi psikologlarından Carol Dweck’e göre çocuklar (ve yetişkinler) başarı hakkında düşünürken iki yoldan birini seçiyor: “Sabit bir zihin”, karakterimizin, zekamızın ve yaratıcı becerimizin herhangi bir şekilde değiştiremeyeceğimiz kadar doğuştan sabit olduğunu varsayıyor. “Gelişmeye açık bir zihin” ise zorluklar karşısında çaba gösteriyor ve hatayı bir zeka eksikliği göstergesi olarak değil, gelişmek ve mevcut becerilerimizi esnetmek için yüreklendirici bir sıçrama tahtası olarak görüyor.

Bu iki yolun özündeki temel ayrım, ikincisinde, isteğin ve azmin yapabilirliği etkileyeceğini varsaymamız. Ve bunun çocuklar üzerinde çok güçlü bir etkisi var. Eğer çocuklara bir testi doğuştan gelen zekalarıyla çözdükleri söylenirse, bu “sabit” bir zihin yapısı yaratıyor. Eğer çaba sayesinde başarılı olduklarını düşünürlerse, bu “gelişemeye açık” bir zihin yapısını öğretiyor.

 

10. Anneler çalışır.

Harvard Business School’a ait bir araştırmaya göre evin dışında çalışan annelerle büyüyen çocuklar bundan pek çok fayda sağlıyor. Çalışmaya göre çalışan annelerin kızları daha uzun süre okula gidiyor, daha fazla denetleyici role sahip bir işleri oluyor ve daha fazla para kazanıyorlar. Evde oturan ve çalışmayan anneleri olan akranlarıyla kıyaslandığında bu oran yüzde 23.

Çalışan annelerin oğulları ise ev işlerine ve çocuk bakımına daha fazla müdahil oluyorlar. Araştırmaya göre bu çocuklar büyüdüklerinde çocuk bakımına haftada yedi buçuk saat zaman ayırırken, ev işlerine yarım saat daha fazla katılıyorlar. Harvard Business School profesörlerinden Kathleen L. McGinn şöyle diyor: “Çalışan bir annenin çocuğu olarak yetiştirilmek kadar cinsiyet eşitsizliğine etki eden çok az şey biliyoruz.”

11. Sosyoekonomik seviyeleri daha yüksektir.

Trajik bir şekilde yoksulluk içinde büyüyen çocukların sayısı hayli fazla. Bu, onların potansiyelini çok şiddetli bir şekilde sınırlayan bir durum. Ve bu durum gittikçe daha aşırı bir hal almaya başladı. Stanford Üniversitesi araştırmacısı Sean Reardon, Amerika’daki yüksek ve düşük gelirli aileler arasındaki (çocukları 2001 yılında doğanlar ile 25 yıl önce doğanlar arasındaki) başarı farkının kabaca yüzde 40′lara vardığını olduğunu söylüyor.

Ve yine araştırmalar, ailelerin gelir seviyeleri yükseldikçe çocukların test puanlarının da yükseldiğini gösteriyor.

12. “Otoriter” ya da “müsamahakar” olmaktan çok “yetkili” insanlardır.

İlk kez 1960′larda Kaliforniya Üniversitesi tarafından yayınlanan bir araştırmada gelişim psikoloğu Diana Baumride, temelde üç çeşit ebeveynlik tarzı olduğunu ortaya koydu:

– Müsamahakar: Ebeveyn cezalandırıcı olmamaya çalışır ve çocuğun yaptıklarını kabul eder.
– Otoriter: Ebeveyn, belli davranış standartlarına uygun olarak çocuğu şekillendirmeye ve kontrol etmeye çalışır.
– Yetkili: Ebeveyn çocuğu rasyonel bir şekilde yönlendirmeye çalışır.

İdeal olanı yetkilidir. Çocuk otoriteye saygı duyarak büyür ama asla onun tarafından bastırılmaz ve engellenmez.

13. Metaneti öğretirler.

2013 yılında Pennsylvania Üniversitesi psikologlarından Angela Duckworth, güçlü ve başarıya götüren çok önemli bir kişilik özelliğini ortaya çıkardığı ve üzerinde konuşulmasını sağladığı için büyük başarı kazandı. Bu kişilik özelliğinin adı metanet.

Metanet şöyle tanımlanıyor: Çok uzun vadeli hedeflere yönelik olarak gösterilen çabayı ve duyulan ilgiyi sürdürme eğilimi. Duckworth’un araştırması, metaneti,eğitimdeki başarıyla da ilişkilendiriyor. Ona göre metanet, çocukların yaratmak istedikleri geleceği hayal etmeleri ve kendilerini ona adamalarıyla ilgili.

Open chat
Size Nasıl Yardımcı Olabiliriz?
Merhabalar Pedagog Okan Bal;
Size Nasıl Yardımcı Olabiliriz?
Bize Yazın yada Arayın 0 534 363 98 96